Ölünce Nefes Alır
- Ceyda Demircioğlu
- 15 May 2024
- 2 dakikada okunur
(Bir apartmana ait, hemen hemen kare biçiminde büyükçe bir bahçe. Bahçe, sakura, akçaağaç, erik, çam başta olmak üzere çeşitli çalılıkların da yer aldığı zengin ağaçlarla dolu. Apartman sakinlerinin oturması için birkaç tane bank ve masa mevcut. Çocuklar için de derme çatma bir kaydırak ve iki salıncak.
Apartmanın birinci katında yaşayan Fatima Teyze ağır hasta. Öyle ki ölüm döşeğinde. İkisi kız, dört çocuğu da neredeyse her gün başındalar. Artık son günler… Herkes bunu bilmektedir. Hatta kendisi dahi bilir ama sessiz bir mühür vardır herkesin dilinde. Çocuklardan en küçüğün bir büyüğü Leman, karnı burnunda hamiledir. En büyüğün bir küçüğü, Peruz ise hiç evlenmemiş, ömrünü anne babasına bakarak geçirmiştir.
Annenin ölümü ve Leman’ın doğumunun beklendiği sıralar ev halkı zaman zaman nefes almak için bahçeye çıkarlar.
Akşamüstü saatleri… Peruz ile Leman apartman girişine yakın olan bankta oturmaktadırlar.)
Leman : Çok canım sıkılıyor. Hem annem hem bebeğin yükü fazla artık. Bebek gelse diyorum, yük atsam ama annemin derdi üstüne bir dert daha binecek…Anneme ne diyeceğimi bilemiyorum ki. Allah uzun ömür versin inşallah, ne diyeyim ki…
Peruz : Ne diyorsun Leman Allah aşkına. Ne ömrü! Bir yük atılacaksa bu yük annem tabi ki senin için. Yusuf’un dünyaya gelirken getireceği yükle annemin halinin yükü bir mi? Değil tabi ki… Bir nefes gelirken diğeri yok oluyor. Tabi ki yük olarak ölüyü atacaksın.
Leman : Aşk olsun! Ne biçim laf öyle, ölü mölü? Hem sen bana annemin ölümüyle rahatlayacağımı mı diyorsun, söyle hele?
Peruz : Yoo. Ben onu demedim, sen diyorsun. Sen Yusuf bebek gelirken yüküyle gelecek, zaten anneminki de cabası diyorsun. Ben de sana bebeğinki ne ki zaten yük olan annem diyorum.
Leman : Evet işte, tam da onu diyorsun bana. Ayıp değil mi? Niye ben annemle ilgili böyle düşüneyim? Sen evlatsın da ben değil miyim?
Peruz : Leman, karıştırma şimdi evlat filan! İşte ben diyorum sana bunu, anlasana yahu? Annemin ölümünün yük olduğunu ve ölünce rahatlık geleceğini diyorum ya! Ben, ben... Yıllardır ona bakan ben yani, ben diyorum bunu. Sen ve abim yokken ona bakan, hatta babama bile yıllarca bakan ben diyorum, daha ne olsun allah aşkına?
(Leman ablasının açık sözlülüğünden ters köşe olmuş, rahatsızdır. İçi daralır. Derin bir nefes alır. Konuyu değiştirmek niyetindedir.)
Leman : Yusuf’un böyle güzel bir bahar gününde gelmesi ne hoş değil mi? Kız
olsa adını Bahar koyardık. Ferhat da diretti ille de rahmetli babamın adı olsun diye. Ben de bir şey diyemedim şimdi, ne dersin ki…
(Peruz, bankın önünde uzanan yeni yeşermiş akçaağaca bakmaktadır. Başını yukarı kaldırmış bir karganın yuva yapmasını izliyordur. Bir yandan bahçenin müdavim kedilerinden biri bacağına dolanır. Eğilir onu sever. Çimenlerde sarı papatyalar yer yer göz kırmaktadır. Akçaağacın az ötesinde henüz çiçekleri tam açmamış bir sakura vardır. Peru kendini tüm bahçeyle uyum halinde bulur. Sakura Peruz’a gülümser. Peruz da içten bir tebessümle derin bir nefes alır ve yavaş yavaş verir.)
Peruz : Biliyorum, annemin ölümünün hepimizi rahatlatacağını söylemem herkesin canını sıkıyor. Bir tek ben bu kadar cesurum aranızda. Ben, biliyorum gerçeği. Annem de ölmek istiyor çünkü. Bıktı. O da nefes almak istiyor. Bir diğer hayatı solumak istiyor. Yetti yıllardır yatalak böyle...
(Peruz’un sözlerini Leman duymaz. Seyirci ile bahçedeki her soluk alan canlı bir uyum içinde bu düşünceye eşlik eder.)

Yorumlar