Çocukluğuma Pencere
- Duru Sangün
- 15 May 2024
- 3 dakikada okunur
Nefesimin sesi kulaklarımda yankılanıyordu, neredeyse diğer tüm sesleri bastıracak kadar yüksekti. Arkadan bir radyo sesi duyar gibiydim. Hafif bir melodi çalıyor ama tam çıkaramıyorum. Notalar kafamın çevresinde dans ederken etrafıma kurduğum baloncuğun içine kurulmuşum. Bacaklarım göğsüme çekilmiş sanki anne karnındaymış gibi sıcak, rahat, huzurluyum.. Daha ayılmamış zihnim. Beynimin yetişkin kısmı kapanmış gibiydi. Kalıplardan çıkmıştı düşüncelerim. Çocukluğumdaki gibi renkli, farklı, özel olmuşlardı. Sadece duygularımla düşünüyordum. Düşüncelerim doğrudan kalbime bağlı, sanki her bir düş damarlarımda akıyor, tüm vücudumu dönüp dolaşıyordu. Derin bir nefes daha aldım, sesi kulaklarımı doldurdu. Bu kadar şey olurken henüz gözlerimi bile açmadığımı fark ettim. Bir tutam saçım yanağıma düştü, elimi kaldırmak istemiyordum. Bu nadir trans halinden çıkma düşüncesi ile ansızın gerildim ve neredeyse gözlerimi açıyordum. Hemen kendimi toparladım. Nefes aldım, içeri… dışarı…. sakinleştim. Yerime geri kuruldum. Gerçek hayattan bu bilinçsiz denemeyecek kaçışımı ne kadar devam ettirebileceğimi bilmiyordum ama elimden geldiğince uzatmaya kararlıydım. O an güneş bulutların ardından çıktı, göz kırptı bana. Nereden mi anladım? Göz kapaklarıma vurdu ışık hüzmeleri, sıcak vurdu yüzüme, yaz mevsimine döndüm o yarım saniye içinde. Tüm tatil anılarım eş zamanlı geçti gözlerimin önünden, gerçi bu durumda arkasından demek daha doğru olur. İskeleden masmavi sulara her bir atlayışım, deniz çıkışı dondurma, sadece yazın dalga dalga olan saçlarım... Deniz dalgası derdi annem. Bunu düşünür düşünmez annemin sesini duyar oldum. Kim bilir ne zamandır sesleniyordu. Baloncuğumu geçememişti sesi, kapıda kalmış. Zamanı gelmişti artık. Tek gözümü hafif hafif araladım, güneşi tüm gücüyle hissettim. Yakmıyordu ama, vahşi değil, samimiydi. Kucaklar gibi ruhumu. Küçükken yemekten önce şeker yememe izin veren bakıcım gibiydi.

Araba bir tümsekten geçti. Başım camda sekti bir kere. Aniden diğer gözüm de kocaman açıldı. İçimi bir öfke doldurdu, ne cüret, bu gömülü hazineler kadar değerli andan çekip çıkarmaya çalışan neydi beni. Beynimin çarklarının tekrar dönmeye başladığını hissedebiliyordum. Günlük düşüncelerim kapıyı zorlamaya başlamıştı. Hemen tekrar gözlerimi kapadım, nefes aldım. Bu sefer bir tane yetmedi, iki, üç, beş… Yavaş yavaş tekrar kalınlaştı baloncuğumun duvarları ama zamanımın tükendiği gerçeği ensemdeydi. Bu sefer kendi isteğimle, yavaş yavaş araladım gözlerimi.Güneş ışınları kirpiklerimden geçtikçe yanaklarımda farklı desenler oluşturuyordu. İlk defa camdan akıp giden görüntüye odaklandım. Açık yeşil, sarı, koyu yeşil, daha koyu yeşil… Nefesim kesildi bir an. Gözümün kapalı olduğu süre boyunca kendi aklımın vadilerine bakmaktan unutmuştum gerçek dünyanın güzelliğini. Hava hala sıcaktı, uyku başıma vurmuştu vurmasına ama o güzel baygınlık halinin etkisi geçiyordu. Çocukluğumdan bir dilim doğum günü pastası gibi geçen ve bana saatler gibi gelen son dakikaların yalnızca dakikalar olduğunu gerçeğinin ağırlığı çöktü üstüme. Önceki ağırlık kadar tatlı değildi. Huzur vermiyor, nefesimi daraltıyordu. Çocukken her dakikanın sakız gibi uzaya uzaya geçmesinde bulduğum, mest olmuş rahatlama değildi. Daha çok ne gibiydi biliyor musunuz? Hani büyüdüğüne karar verildiği vakit, dinlen diye eline tutuşturdukları, hepi topu iki günlük hafta sonu elinden kayıp gider de, siz pazar akşamının gelişinden kaçmak için kendinizi dinlenmeye zorlarsınız. Hah, işte o! O gergin “rahatlama". Sona yaklaşıyorduk, farkındaydım, elimde kalanın tadını çıkarmaya karar verdim.
Gözlerimi manzaradan ayırmadan elimi kaldırdım. O da kalkmak istemiyor kaç saatlik uykusundan, külçe gibi ağırdı. Pencereyi araladım. Ani bir rüzgar esti yüzüme, bütün sıcaklığımı saniyeler içinde aldı götürdü ama nedense sinirlenmedim. Güzeldi, serindi, ilk açıldığı gün havuza girmek gibiydi. Derin, çok derin bir nefes aldım. İstemeden gülümsedim. Yüzüme kamçılayan havayı içime çektim. Baloncuğum patladı. Hava gerçek kokuyordu, tadı gelecek gibiydi. Derin bir nefes aldım, ciğerlerim şişti. Nefesimi verdim, hangi şarkının çaldığını anladım. Camı tamamen indirdim. Son bir nefes çektim anneme cevap vermeden önce. O son nefes büyümek gibi bir şeydi…
Yorumlar