top of page

Nefesi Ararken Boğulmak

  • Naz Ece Arda
  • 15 May 2024
  • 2 dakikada okunur

“Nefes”, hayatta kalmak için bir zorunluluktur. Fakat nefesin sadece oksijen kaynaklı olması gerekmez. Hakan Bıçakçı’nın “Doğa Tarihi” adlı distopik romanında da günümüzde insanların nefeslerini sosyal medyaya hapsetmeleri Doğa karakteri üzerinden eleştiriliyor. Doğa; insanların beğenisi, onayı ve ilgisine göre davranan, hayatını kendi yaşamaktansa Facebook’a yaşatan, görünüşünü insanların isteklerine göre değiştiren bir konsept ve kukladır. Doğa’nın nefes alabilmesi ise ona iltifat edilmesine bağlıdır. Facebook’tan aldığı bir “like”, spor öğretmeni Engin’den alacağı bir övgü veya patronu Cengiz Bey’in onu meslektaşı Alev’e karşı 1-0 öne geçirecek herhangi bir sözü Doğa’nın rahatlaması için yeterlidir. Bu şekilde başlayan yüzeyselliğin; kadınların çoğunun kendini estetik yaptırmaya zorunlu hissetmesi, insanların sosyal mecralarda mükemmel bir hayat sürüyormuş gibi görünmeleri ve arkadaşlıkların duygu bağı yerine dış görünüşe göre şekillenmesi gibi olaylarla geliştiğini de toplumun yüzüne vurmayı amaçlayan bir romandır “Doğa Tarihi”.


SPOILERS!!!


 Doğa, bu yüzeysellik sürecine İngiltere yolculuğunda Sepultra’nın hiç dinlemediği CD’sini almak yerine tişörtünü alarak başlar. Bir mükemmellik konseptinin içine çekilmeden önce sorunsuz nefes alabilen, insanların ne düşündüğünü umursamayan bir kızken onların görüşleri doğrultusunda hareket etmek zorunda kalan bir kadına dönüşür. Doğa’nın aklı bu köklü değişim karşısında sağlığını koruyamaz. Nefes alabilmek için kafasında insanlardan alamadığı beğeni eksikliğini gideren küçük insancıklar görmeye ve onlara bağlanmaya başlar. Annesinin zoruyla doktora giderek bir çare aramış ama bulunan çarenin onun görünüşünü bozabileceğini öğrenince bu çareden de kaçmaya çalışır. Hem çevresi hem de aklındaki ekosistem tarafından onaylanmamaya başlayınca Doğa, kurtulmak için bütün ilaçlarını aynı anda içer. En sonunda Doğa, nefese kavuşabilmek için kendi hayatını bitirmeyi göze alır. 


Doğa’nın öğrettiklerine gelecek olursak insanların artık kendilerine odaklanmaya başlamaları gerektiği sonuçlarıyla birlikte gayet çarpıcı bir şekilde yüzümüze vuruyor. Sevgilisi Onur’u sevmemesine rağmen toplumun mükemmel ilişki algısına uyabilmek için ondan ayrılmaması, çocuk yapmak istemese de yine toplumsal algıların kölesi olduğu için yapmayı düşünmesi fakat vücudunun güzelliğini bozacağı için vazgeçmesi gibi hareketlerinin tamamıyla kendi mutluluğunu göz ardı ediyor ve başkalarını tatmin etmek istiyor. Roman, günümüzün en büyük sorunlarından biri olan bu yüzeyselliğe boyun eğersek boğulacağımızı, kendi yarattığımız cehennemde ıstırap çekeceğimizi ve bu kuklalaşmadan kaçmanın bir bakıma hayatımızı kurtarabileceğini gösteriyor. 


Toplumun algılarından ve beklentilerinden kaçarak yaşamanın, her ne kadar korkutucu gözükse de, aslında tam anlamıyla yaşamamıza olanak sağlayacağı gerçeğiyle artık yüzleşmemiz gerekiyor. Bütün bu ulaşılması imkansız olan beklentilerin hayatımızın merkezi olması, tıpkı Doğa’nın ilaçlarını domuz kumbarasında sakladığı gibi sorunlarımızı saklamamıza sebep oluyor. Fakat unutmayın, sizin de domuz kumbaranızın ve nefesinizi tutabileceğiniz sürenin bir sınırı var. Kumbaranızın patlaması, sizin de sonunuz olacaktır.


ree
ree














Dipnot: Kitabın içinde olduğu gibi kitabın kapağında da tatlı ipuçları var. Kapakta sentetik koku olarak da bilinen bir parfüm şişesi ve bu şişede boğulan bir Doğa var. Burada parfümün yani yapaylığın ölçülü kullanıldığı sürece topluma hitap edeceği fakat aşırıya kaçıldığı halde bu sentetiklik içinde boğulacağı resmedilmiştir. (Yazardan yüz yüze teyit edildi:))

Yorumlar


Mail listemize katılın

Mail listemize katıldığınız için teşekkür ederiz!

bottom of page