Kalp ve Beden
- Yağmur Avcıoğlu
- 9 Şub
- 1 dakikada okunur
Biz değişeli çok oluyor. Çürümeye başladım sayılır. Bakmıyor artık bana. Ne yıkıyor, ne süslüyor, ne yemek yediriyor, ne de dinlendiriyor beni. Herhalde düzgünce karnımı doyurmayalı iki gün, adam akıllı uyumayalı yaklaşık iki hafta, hava almayalı ise iki ay olmuştur. Gerçi emin değilim, zaman algımı da kaybetmeye başlıyorum yavaş yavaş. Bozulup kenara atılmış eski bir radyo gibiyim, hala bütün o melodiler içimde ama olması gereken ahenkle çıkamıyorlar dışarı. Her noktamda bir yaşanmışlık, bir sızı var. Yalnızca basit bir ağrı da değil, üzerimde yüreğime oturmuş bir ağırlık da mevcut. Halbuki bana bakması, artık eski haline dönmesi için ufaktan sinyaller veriyorum. Saçlarımı döküyorum veya sürekli halsizmişim gibi yapıyorum mesela ama nafile. O çoktan kendi karmaşasında kaybolmuş. Sürekli dalıp gidiyor başka diyarlara, geçmişte takılı kalmış, aşamıyor, ağlıyor, dövünüyor, kendini parçalıyor ve hep ama hep kendini suçluyor. Bense dışarıdan onu izliyorum. Birkaç saç teli, bazen orada burada birkaç sızı ne ki onun acısının yanında? Sonuçta ben yalnızca bir bedenim onun gibi kırık bir kalbin karşısında.

Yorumlar