top of page

Zincir Dediğin Bir Nesne

  • İpek Odabaş
  • 8 Kas 2021
  • 1 dakikada okunur

Antik Çağın en önemli alegorilerinden biri olan Platon’un Mağara Alegorisini eminim duyanlarınız vardır. Duymayanlar için alegoriyi özetleyecek olursak, insanlar doğduklarıdan beri karanlık bir mağarada zincire vurulmuş olarak yaşarlar ve yalnızca karşılarındaki mağara duvarına yansıyan gölgeleri görebilirler. Ne acıdır ki gördükleri gölgeleri de gerçek sanarlar. Bir gün içlerinden biri zincirinden kurtulur ve mağaranın dışına çıkar. Mağarayı terk eden bu insan mağaranın dışında yeni bir gerçeklik ile tanışır . Duvarda gölgelerini gördüğü nesnelerin gerçek olmadığının farkına varır. Bunları, arkadaşları ile paylaşmak için mağaraya geri dönen insan ne yazık ki arkadaşlarını ikna edemez ve dışlanır…

Alegoride kullanılan semboller dikkat çekicidir. Mağaranın toplumu, zincirin o toplumsal yapı içerisinde var olan kuralları, dogmaları, tabuları, mağaranın duvarına yansıyan gölgelerin toplumda kabul edilen doğruları sembolize ettiği düşünülür. Zincirini kıran birey, hakikatin peşine düşen, hakikati sorgulayan insanı temsil etmektedir. Böyle baktığımızda kırmamız gerekir zincirlerimizi, değil mi? Sorgulamaya cesaret etmemiz, hiçbir şeyi bize dayatıldığı gibi kabul etmememiz gerekir.

Diğer yandan düşünüyorum zincirleri… Tüm zincirler Platon’un Mağara Alegorisindeki gibi midir? Bizi tutsak mı eder? Tüm zincirleri kırmak gerekir mi? Yoksa sımsıkı sarılmamız gereken zincirler de var mıdır?

Zincir dediğin, birbirine geçmiş bir dizi metal halkadan oluşan nesnedir. Karda arabalarımızda kaymamak için kullandığımız da zincir, güzelleşmek için kullandığımız da… Ya da art arda gelen şeylerin oluşturduğu dizi değil midir zincir? Pandemide tekrar hatırlatdığımız tedarik zinciri örneğin ya da yaşadığımız felaketlerde oluşturulan insan zincirleri…

Bu nedenle nesnelere yüklenen anlamları düşünmeliyiz. Her zincir mahkum etmez bizi, insanın kendini mahkum ettiği kadar. Dünyayı her birimiz farklı kalıplarla algılarız kabul ama bu kalıplara da dört elle sarılmamalı ve kalıplarımızı da sürekli sorgulamalıyız… Zira sorgulanmamış kalıpların mahkumuyuz, zincirlerin değil.


İpek Odabaş


1 Yorum


isil CAN
isil CAN
11 Kas 2021

Son paragraf Sokrates'i hatırlattı: "Sorgulanmamış bir hayat, yaşamaya değmez."

Beğen

Mail listemize katılın

Mail listemize katıldığınız için teşekkür ederiz!

bottom of page