Urla Karantina Adası
- Damla K.
- 24 Kas 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Ara 2020
Hayatımızın son yedi ayında insanoğlu olarak hayatımızı kısıtlayan bir virüs ile karşı karşıyayız. Çin’den tüm dünyaya yayılan bu virüs hepimizi uzun süre evlerimize hapsetti. Çoğumuz elimizde bulunan yüksek teknoloji imkanlarına rağmen bu karantina durumuna alışmakta zorlandı. Peki hiç geçmişte yaşanan salgın hastalıkların nasıl önlendiğini düşündünüz mü?

18. Yüzyıl ortalarında Avrupa ve Asya’da veba gibi salgın hastalıklar ortaya çıktı. Salgının boyutu akıllara zarar verecek seviyede büyüktü. Tüm dünya salgın hastalıklarla mücadele ederken, küçük büyük tüm devletler kendi vatandaşlarını korumak için her türlü yolu deniyorlardı. Bu önlemlerden ilki hastalıklardan korunmak için şehir giriş çıkışlarını sıkı bir kontrol altına almak olmuştu. Ancak bu kontrollere rağmen deniz ticareti halen büyük risk taşımaya devam ediyordu. Bunun nedeni ise deniz yolu aracılığıyla şehre giren gemilerde herhangi bir denetim uygulanmasının neredeyse imkansız olmasıydı. Venedikliler de çözümü gemileri 40 gün açık denizde bekletmekte buldular. Böylece şu sıralar herkesi bunaltan karantina sistemi ortaya çıkmış oldu.
1950’li yıllara kadar Osmanlılar da karantina uygulamalarına başlamış ve Fransızların yardımıyla adaya karantina binaları inşaa etmeye başlamıştı. Adadaki sistem yaklaşan gemilerin yolcularının sırayla soyunma odasına alınmasıyla başlardı. Üzerinde mikrop bulundurma ihtimali olan kıyafetler görevliler tarafından dezenfekte edilirdi. Sadece peştemal ve takunya bulunan yolcular duş odalarına alınır, sabun ve özel dezenfektanlarla duş aldırılırdı. Dezenfekte edilen yolcular doktor kontrolünden geçtikten sonra sağlıklı ise yolculuklarına devam hakkı kazanmakta sağlıklı değillerse de tedavi edilmek amacıyla kontrol altına alınırdı. Tedaviler sonucunda iyileşemeyip ölen yolcular vefatlarından sonra hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla üzerlerine kireç dökülerek gömülürdü.
Günümüzde şehrin turistik yerlerinden rahatça görülebilen Karantina Adası, turistlerin ilgisini fazlaca çekmekte. Fakat önlemler doğrultusunda adeta mezarlığa ve salgın hastalıkların kalbine dönüşmüş ada kapılarını ziyaretçilerine karşı kapatmış durumda. Zamanında hasta insanlar ve sağlıklı insanlar arasında adeta bir kalkan görevini üstlenmiş Urla adası gelişen teknoloji ve değişen karantina yöntemleri ile işlevini yitirmiş ve günümüzde maalesef sadece belli bir mesafeden gözlemlenebilen turistik ve tarihi bir değeri olan bir unsur haline gelmiştir.
Virüs, karantina, salgın, korunma, ölüm, aşı... Bunlar hayatımıza girdi. Başta ne yapacağımızı şaşırdık insanoğlu nelere alışmıyor, biz de alıştık bunlara. 18.yy.da da insanlar kendilerini korumak için ellerinden geleni yaptılar. İşte Karantina Adası Urla. Tarih tekrardan mı ibaret?