Görünmez Duvarın Ardındaki Yuva
- İdil Şahin
- 19 Oca 2021
- 3 dakikada okunur
Kar tanelerinin usulca düşüşünü izledi. Kusursuz ve büyüleyici… Bu dondurucu soğuk bile güzel olabiliyor, diye düşündü. Gelen bir rüzgarla titreyince bu fikrinden hemen vazgeçti. Soğuk çok iyi bir düzenbaz. İkiyüzlü ve anlaşılmaz… Uzaktan bakınca görkemli fakat seni içine aldı mı zalim yanını görürsün. Kanatlarını hafifçe oynattı. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu bile.. Nasıl kaybolup, nasıl böylesine güzelliklerle dolu bir kabusun ortasına düştüğünü hatırlamıyordu. Kar durdu. Bir anlığına hayallere daldı.
Serçe, kendini bildi bileli hep “serçe” idi. Herkes böyle seslenirdi ona: “ Aa anne bak, bir serçe!” , “Olamaz, kurabiyenin yarısı yere düştü. Serçe yer artık.” , “Hey çocuklar, serçeyle uğraşmayın! “... Tüyleri papağan kadar renkli değildi belki ama onları delicesine severdi. Kahverengi, beyaz tüylerini çok severdi; o uçarken, rüzgarın onları okşamasına bayılırdı. Uçmaya da hayrandı ya! Diğerleri için uçmak gayet normalken, hatta sıkıcı iken, onun için uçmak her şeye bedeldi. Hayat ona hep dört dörtlük görünmüştü. Yumuşak ve kusursuz tüylerini izlemek, uçmak, insanların değerini bile bilmediği lezzetli yiyeceklerle karnını doyurmak varken daha ne isteyebilirdi?
Isınmak. Hayallerden sıyrıldı ve geçmişin sarhoşluğunu bir kenarda bıraktı. Donmak pek iyi bir son sayılmazdı ve böyle giderse o son kaçınılmaz olacaktı. Gözüne bir ışık çarptı, onu çağıran bir ışık. Kanatlarını açtı ve ışığa süzüldü. Ne hoş bir ortam! Şu yemek masasına da bir bakın, bu insan yuvası adeta cennetten bir köşeydi! Neşeyle cıvıldadı ve masaya konmaya hazırlandı. Ve… BAM!!! Başını çarpmanın etkisiyle düştü. Bu da neyin nesi? Lanetlendim mi yoksa, diye düşündü. Bir de yüksekten düşmüş olsaydı, donmasına hiç gerek kalmayacaktı, şimdiden tahtalı köyü boylayacaktı. Neye çarpmıştı peki? Yoksa o mu çarpılmıştı? Silkindi ve havalandı. Masa ile arasında hiçbir şey yoktu. Bu sefer yavaşça yaklaştı ve gagasını o “şeye” değdirmekle yetindi. Yani boşluğa… Tabi ki lanetlenmemişti veya bir mucize gerçekleşip, hava katılaşmamıştı. Sadece cam vardı. Onun görmediği, daha doğrusu göremediği “cam”. Hayalleri ve onun arasında, ölmek ve yaşamak arasında, ısınmak ve donmak arasında sadece görünmez bir nesne vardı. Onu nasıl geçecekti? Kırabilir miydi? Derken başka bir şey fark etti: Tek ışık kaynağı, hayretle baktığı yer değildi. Etrafta başka bir sürü ışık vardı. O da şansını başka birinde denemeye karar verdi. Her yerde görünmez duvar olamazdı herhalde.
Altıncı denemesini de yaptıktan sonra umudu adeta tükenmişti. Birkaç ekmek kırıntısı, azıcık sıcaklık ona yeterdi. Oysa kış, buna izin vermeyecekti. Yani başka birisi yardım etmediği sürece… Bu birisi, soğuktan dolayı camların sıkı sıkıya kapandığı insan yuvalarından bir insan veya başka bir hayvan olabilirdi. Kar yeniden yağmaya başladı. Serçe, ısınabilmek için cama olabildiğince yaklaştı. Hatta yapıştı. Kalan birkaç damla umudu tüketmemeye çalıştı. Sonra da bir çocuk gördü. Bulunduğu yerden net duymasa bile çocuğun birisine seslendiğini anladı. Çocuğun bu hareketi serçeyi umutlandırmaya yetmişti. Ve serçe haklıydı, çünkü çocuk “Anne dışarıda küçük bir kuş var!” diye bağırmıştı.
Kerem, 4 yaşında küçük bir çocuktu. Her çocuk gibi, kalbi masumiyet ve şefkatle doluydu. Çok tatlı yemese de gördüğü, yaşadığı her şeyde tatlı bir yan bulmayı başarırdı. Annesinden aldığı yeşil gözleriyle herkesi etkilerdi. Babasının nadiren beliren ama belirdiğinde gerçekten içten gelen gülümsemesini de almıştı, babasının aksine bu gülümsemeyi sık sık takınırdı ve çevresindekilerin içini ısıtırdı. Günlerden çarşambaydı. Annesinin pişirdiği çorbanın kokusu evin her tarafına yayılıyordu. Kerem, oyun oynarken camda bir kuş gördü. Kuş önce cama çarptı, düştü. Kerem korktu, kuşa ne olmuştu? Bir süre sonra kuş camda yine belirdi. Bu sefer cama sadece yaklaşıp yaslandı. Kuş Kerem’e baktı. Kerem annesine seslendi: “ Anne, dışarıda küçük bir kuş var!”. Annesinin önce ayak sesleri, sonra da kendisi geldi odaya. “Efendim tatlım? Seni duyamadım da…” Kerem küçük eliyle camı işaret etti. “Dışarıda bir kuş var anne. Cama çarptı.” Annesi cama yaklaştı, serçeyi gördü ve hemen pencereyi açtı. “Zavallıcık nasıl da üşümüş.” dedi anne. Serçeyi avuçları arasına aldı, pencereyi kapattı: “Acıkmış olmalı.”
Serçe mutluydu. Karnını nihayet doyurmuştu ve Kerem’in onun için hazırladığı pamuktan küçük yatağı çok sevmişti. Donma endişesi yoktu. Sadece tüm vücuduna yayılan bir sıcaklık ve Kerem onu izlerken hissettiği huzur vardı. Kerem’in annesi odaya girdi. “Serçeyi bırakalım biraz dinlensin, hem baban da eve geldi. Ona hoş geldin de.” Kerem babasına olanları anlatmak için adeta uçarak çıktı odadan. Serçe hala Kerem’in sesini duyabiliyordu: “İlk önce cama çarptı baba. Sonra yine geldi…”
Aradan birkaç gün geçti. Serçe alışmıştı Keremlerde kalmaya. Ama arkadaşlarını ve eski yuvasını çok özlüyordu. Diğer serçeler de onu özlemişler miydi acaba? Serçe Kerem’e ne kadar alışmışsa Kerem de ona o kadar alışmıştı. Annesi yakında serçenin gideceğini söylemişti ya, artık günlerin geçmesini hiç mi hiç istemiyordu. Ama zaman Kerem’e uyar mı? Aksine daha da hızlı akmaya başladı. Serçe evine dönmek için çok heyecanlıydı. Kerem ağlaya ağlaya serçenin gideceğini kabullendi. Serçe, Kerem’in eline kondu ve huzurlu bir şekilde cıvıldadı. Annesi Kerem’e serçe aç olduğunda gelirse ona yiyecek verebileceğini söyledi. Kerem serçeye veda ettikten sonra uçarak gözden kaybolmasını izledi. Annesine sarıldı.
Serçe, diğerlerinin arasına döndüğünde etekleri zil çalıyordu. Yaşadıklarını anlata anlata bitiremiyordu. Bir süre sonra eski hayatına döndü ama Kerem’i ve annesini hiç unutmadı. Başta her hafta, sonralarda ayda bir derken Keremleri sık sık ziyaret etti. Bir zaman sonra Kerem'in çocukluğundan kalma sönük bir anıya dönüşecekti fakat Kerem de serçe de hissettiklerini hiç unutmayacaktı.
İdil Ş
Güzel bir öykü, tebrik ederim...
Çok güzel bir hikaye, tebrik eder başarılarının devamını dilerim....
Çok güzel biröykü kalemine sağlık başarılar dilerim
Önceki yazın gibi çok güzel bir yazı olmuş. Gayet akıcı olduğu için okuyor ve okudukça sonunu merak ediyor insan
Teşekkür ederiz bu güzel yazın için, yolun izin açık olsun... 👏