top of page

Kudretli Olduğu Kadar Estetik

  • Ecenur C.
  • 7 Ara 2020
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Ara 2020

Eski zamanlarda, insanlar bu hafifçe sallanan, mavinin en güzel tonlarını yansıtan, muazzam büyüklükteki su kütlesinin sonsuz olduğuna inanırlarmış. Karadan bakınca gerçekten de sonsuz gözükür okyanuslar. Aslında okyanus ustadır bu tür yanılsamlarda. Kıyı bize güvenli gelir normalde, değil mi? Fakat kıyı daha dalgalıdır, okyanus karaya yakınken hiddetlenir. Belki de insanlara duyduğu nefrettir bunun nedeni.


Kıskanıyorum okyanusu, nefretini özgürce gösterebiliyor benim aksime. Ben babama nefretimi göstermeye her çalıştığımda kendimi burada, yine bu tahta iskelede, hafifçe sallanan tekneleri izlerken buluyorum. İlginç bir şekilde dalgaların nefret dolu sesi benim yüreğimi yumuşatıyor. Uzak diyarlardan gelen rüzgâr hafifçe yüzüme çarpıyor, sakinleşmemi sağlıyor. Kısa saçlarımı hafifçe uçuruyor ve deniz kenarından geçen genç kadınların bana dönüp tekrar bakmasını sağlıyor. Fakat onların hiçbiri umrumda değil benim, hatta babamın bulduğu o şımarık burjuva kızları bile. Ceketimin cebinde kokulu mektubunu taşıdığım, fotoğrafını madalyonumda sakladığım, son öpücüğünü hala dudaklarımda hissettiğim ‘hizmetçi parçası’na aşığım ben. Babamın onu çizdiğimi öğrendiğinde delirdiği, onu kovduğu, beni ise resimden menettiği güzeller güzeli Agatha’ya aşığım ben. Yirmi yaşımın verdiği bir delilikle değil, adam akıllı seviyorum onu ben.


Onu düşünmek şu an bile yanaklarımı kızartmış olacak ki Rick bana bakıyor. Kovayı andıran şapkası -balıkçıların çoğunda olurdu bu şapka- zayıf ve kırışık yüzüne gölge düşürüyordu. Babam, Rick de dâhil olmak üzere, buradaki çoğu balıkçının patronuydu. Bana kızdığı zamanlarda, beni bu teknelere yardıma gönderirdi. Bu cezaların benim balıkçılık işini sevmemi ve büyünce daha başarılı bir patron olmamı sağlayacağına inanırdı. Bu seferki cezamınsa Rick’le olması gerektiğine karar vermişti.

Bu saçma cezalar sebebiyle çok sevdiğim denizi bile görmekten bıktım artık. Hele bir de Rick’in kızı Isabelle’den! Sarı örgülü saçları, buzdan bile soğuk bakışları; erkeksi hareketlerine dayanamayan eteği ve her balıkçı gibi o lastik siyah botları... Babasının kızı işte! Onu gördüğünde yüzü aydınlanırdı Rick’in, bugün de istisna değildi. Kız iskeleye bir hanımefendiye hiç yakışmayan adımlarla geldi. Örgüsü o koşarken arkasında sarkaç misali sallanıyordu, o yaklaştıkça Rick daha da gülüyordu. Rick güldükçe o bakımsız dişleri ortaya çıkıyordu. Ne kadar da rahatsız ediciydi bu benim gibi estetik peşinde koşan biri için!


Agatha çok güzeldi, estetikti. Onun gibi deniz, ormanlar, bazı evler de çok güzeldir, estetiktir. Ancak Rick ve Isabelle’in bir arada oluşturduğu tablo bana estetik yoksunu, hatta mide bulandırıcı geliyor. Ben de kafamı denize çevirdim, sonsuzluğu seyre daldım. Deniz, bana estetik ve güzel geldiği kadar kudretli ve korkunç gelirdi. Bir dalga sizi derinlere itebilir, canavar balıklar evlerini işgal ettiğiniz için size saldırabilir. Yolunuzu kaybedebilir, ılımlı, kıyıya uzak sularda temiz suyunuz ve yiyeceğiniz bitene kadar Tanrı’ya dua etmek ve kurtarılmak için yalvarmak zorunda kalabilirsiniz. Bu tehlikeleri en iyi bilenler açgözlü babamın köleleri, balıkçılarımızdır. Hepsi ekmek parası için bu tehlikeli hayata boyun eğerler. Her ne kadar ekmek parası için mücadele etseler de her biri yalancı, açgözlü, ikiyüzlü canlılardır. Belki de patronlarını örnek alıyorlardır! Ama babalık konusunda Rick’in patronundan örnek almadığı kesindi. Kız, benim gibi babasının mesleğinden nefret etmek yerine, keyif duyuyordu, hatta ona yardım ediyordu.


Kafamı tekrar onlara çevirdiğimde tekneyi bugünkü yolculuk için hazırlıyorlardı. Bir ara, Isabelle’in buz mavisi gözleri benim gözlerimle buluştu. Kendisine yardım etmeye çağırıyordu o buzul gözler. Tam seslenecekti ki ayağa kalktım. Babamın verdiği iğrenç lastik siyah botlara baktım, istemsizce suratımı buruşturdum. Ayaklarım beni geri geri çekerken kendimi çirkin tekneye gitmeye zorladım. İlk geldiğim zamanlarda binmeme yardım ederlerdi, artık umursamıyorlardı bile. Çünkü ne kadar karada ben efendi olsam da denizde hüküm, parayla ve mal sahibi olmakla ölçülmezdi. Ne kadar kaçmak istesem de o tekneye binmek dışında bir seçeneğim yoktu. Rick’in


“Haydi gidiyoruz! Charles, halat?”


sesi duyuldu ve harekete geçtim ve bizi iskeleye bağlayan halatı yavaşça çıkardım.


Agatha’ya duyduğum hisleri onlara anlatsam beni anlarlar mıydı? Hayır, benim aşkımı şımarık bir burjuva gencin kısa süreli tutkusu olarak düşünüceklerdi hatta beni sevdiği için Agatha’ya acıyacaklardı. Babamın haklı olduğunu düşünecekler, imkânlarımı nasıl harap ettiğime üzülüceklerdi. Kafamı denize çevirdim ve sessizliğe gömülerek konuşmak istemediğimi anlatmaya çalıştım. Fakat tam o sırada Rick’le göz göze geldik ve Rick’in yüzünde babamdan hatta uzun zamandır kimseden görmediğim bir duygu belirdiğini fark ettim. Bana karşı duyduğu şefkat ve anlayış vardı yüzünde. Ben efendi değildim fakat köle de değildim bu tabloda, arkadaştım sanki. Rick’in bu yüzü ilginç bir şekilde estetikti.


“Bir derdin var senin. Anlatmak istemezsen anlatma ama senin de bildiğin gibi teknede efendi, köle yoktur. Yoldaşlık vardır. Ancak birlikte olursak bu canavarı aşabiliriz.”


Açık mavi gözleri canavar dediği muazzam denizi süzerken söyledi bunları Isabelle. Babasının yüzü gururla parladı. Benim babam bana hiç böyle bakmış mıydı? Bir anda yüreğim sıkıştı. Ben farkında bile olmadan dudaklarım minik bir tebessüm ile bu balıkçı ikiliye teşekkür etti.


Rick etrafa bakındı, artık ağı atmanın zamanı geldiğini söyledi. İndirmeye başladık ağı teknenin sağ tarafından. Birimiz bile o anda fark etmedi soldan gelen tehlikeyi... Kudretli, muazzam güzellikteki balinanın hızla yaklaşmasını ve kuyruğunu hunharca sallayışını göremedik. Kuyruğu teknenin sol tarafına, Isabelle’in az önce dayandığı yere çarptı. Korkunç bir deprem olurcasına tekneyi salladı, dalgalar da iş birliğiyle bizi yutmaya çalıştı. Saniyeler içinde ayaklarım yeri bulamaz hale geldi. Tekne sola doğru kayıyordu, balık ağı denize düşmüştü, yelken kontrolden çıkmıştı. Tekneyle birlikte ben de sola doğru kayıyordum. Gözümü açabildiğimde, sağımda bir eliyle tekneyi sıkı sıkı tutan, diğer eliniyse bana uzatan balıkçı ikilisini gördüm. Bana yardım etmek uğruna bir ellerini uzatmışlardı, birbirlerine veya tekneye sarılmak yerine. Isabelle bana bir şeyler söylemeye çalıştı fakat ne dediğini duyamadım.

İşte o görkemli ve hiddetli okyanusun kollarına gidiyordum, büyük ihtimalle sonsuzluğuna karışacaktım. Su beni sarmalarken, dalgalar uzuvlarımı kontrol altına almışken, son düşüncem denizin mi yoksa bu cesur, anlayışlı ikilinin duygularının mı daha estetik olduğuydu.


Bunu öğrenebilecek zamanı bulmayı dilerdim.


Ecenur C.



Yorumlar


Mail listemize katılın

Mail listemize katıldığınız için teşekkür ederiz!

bottom of page